4 Aralık 2016 Pazar

Felsefik,fantastik bir süper kahraman:Doctor Strange


Filmin fragmanını aylar öncesinde başka bir film için sinemaya gittiğimde izlemiştim ve arkadaşıma "vayy çok güzel ve değişik değil miii??" demiştim.Gel zaman git zaman vizyona girdi;ben bi süre izleyemedim ama sonra izleme fırsatı buldum fakat bloga yazamadım bu sefer de:)

Üzerinden daha fazla zaman geçmesin,(yoksa neredeyse filmi unutucam:))unutmadan hemen anlatayım dedim(Vizyondan kalkıp kalkmadığını bilmiyorum ama kalktıysa da evde izlemek isteyen olur belki diye)

Film tüümm kahraman filmlerinden çok farklı,çünkü felsefi bir boyutta ilerliyor.Şimdi diğer marvel kahramanlarının hayranlarını üzmek veya kızdırmak istemem ama lütfen dürüst olalım sizce de farklı bir kahraman değil mi?

Filmin başrol oyuncusu benim ve eminim çoğu kişinin oyunculuğuna bayıldığı ingiliz aktör Benedict Cumberbatch,bu filmde de oyunculuğuyla süperdi.Bir diğer beğendiğim aktrist Tilda Swinton ise usta bir bilge rolüyle karşımızda.




Filmden kısaca bahsetmek gerekirse;günümüzde etrafımızda sıkça rastladığımız kendini beğenmiş,yüksek egolu biridir Doctor Strange.Bir gün başına hiç ummadığı bir olay gelir(öyle burunlu burunlu gezerken)ve kendini bir arayış içinde bulur.Bu arayış içinde yolu bilge kişi ile kesişir ve daha önce dünyayla ilgili bildiği hiçbir şeyin "GERÇEK" olmadığını öğrenir.



Ben özellikle boyut,gerçeklik,madde,uzay gibi konularına ilgi duyduğum için belki de bilmiyorum,daha iştahla izledim filmi.Ben de ölümün başka bir boyut olduğunu,ölmenin aslında bir çeşit evrim geçirip başka bir boyuta geçtiğimizi düşünüyorum.Herşeyin aslında ışık ve enerjiden oluştuğunu ama bizlerin beyni ve algısı sadece 3 boyutlu olduğu için çok boyutlu o ortamı maalesef algılayamıyoruz,belki birkaç yüzyıl sonra bu algı seviyesine ulaşırız diye düşünüyorum kimbilir??Ayy o zaman birileri bu yazımı görüp okursa sevinirim kıskıs:)



Yani bu film bittiğinde bende yeni düşünceler,kendimle yeni tartışma konuları yarattı ve ben böyle düşünmeye,kuşku duymaya neden olan filmleri çok severim ve pek tabii bunu da çoook sevdim.Kaçırmayın bence...;)

1 Aralık 2016 Perşembe

Takılar İçin Püf Noktası


Bugün değişik bir konu hakkında yazayım dedim.Bu blogta genel olarak herşeyden bahsettiğimi biliyorsunuz zaten ama bir süredir film kitap çok yoğunlukta oldu vee aklıma bu püf noktası hakkında yazı yazmak geldi.


Şimdi bu takılarla ojenin ne alakası var diyebilirsiniz.Ben bunu birkaç sene önce duymuştum ve hep uyguladım.Gerçekten de işe yarıyor.Neyse sonuç kısmına geleyim:)

Bijuterilerden özellikle ilk defa aldığınız,çok güvenmediğiniz bir yerden altın renkli takılar aldınız diyelim ki;o takılar maalesef bir süre sonra kararmaya başlar (eminim daha önce başınıza gelmiştir).Hiç üzülmeyin,hemen alın şeffaf ojenizi elinize ve takılarınızın üzerine sürün.

Ve tataaam artık kararmalara soonn!!:)

Bu da benden kısa bir püf noktası..Böyle yazılar devam etsin diyorsanız mesaj atın piliz:)




27 Kasım 2016 Pazar

Yıllar sonra gelen Harry Potter kitabı: Harry Potter ve Lanetli Çocuk


Bu yazım tüm harry potter hayranlarına gelsin:)
Evet yıllar sonra bir tiyatro oyunu metninin kitaplaştırılmış hali de olsa Harry Potter'ımıza kavuştuk a dostlar.Kitap Harry'yi en son bıraktığımızdan 19 sene sonrasını anlatıyor.Harry,Hermione,Ron ve kalanlar hepsi artık yetişkin olmuşlar,hepsi iş güç sahibi ve çocukları var.

Kitapta yine tabii eski olaylara gidiliyor ve o zamanlara geri dönüyoruz.Kitapta baba olan Harry'nin ergen çocuğuyla sorunları da epey bir yer kaplıyor.Vay be Harry büyümüş de baba olmuş,ergen çocuğuyla sorunlar yaşıyor dedim kitabı okurken.Bir de tabii keşke bizde de oyunlaştırılsa da izlesek diye içimden geçmedi değil.
Siz de benim gibi Harry Potter'ı özlemişseniz,bu kitabı bir günde bitirebilirsiniz:)
İyi okumalar..^-^ (Güya çok yazacaktım 1 ay geçmiş bir önceki yazımdan bu yana:))

14 Ekim 2016 Cuma

Alis Harikalar Diyarı:Aynanın İçinden



Vizyondaki filmlerden değil tabii ama izleyemeyip şimdi izlemeye fırsat bulduğum için yazayım dedim.

2.filmde Alice'ciğimiz artık büyümüş usta bir kaptan olmuş,derya deniz gezmiştir ve yurduna geri döner.Sonrasında ise istemediği bir durumda kalır ve kara kara n'apacağını düşünürken bir anda eski bir dostu görür ve kendini tekrar harikalar diyarında bulur ve dostu Şapkacı'ya yardım etmek üzere yeni bir maceraya atılır.



Tüm oyuncular ilk filmdeki gibi yalnız bu defa filme "Zaman" karakteri dahil olmuş.Zamanın o kendini bilmişliği,ukalalığıyla bir erkek tarafından canlandırılması tabii ki şaşırtıcı olmadı(yandan gülmeli smiley):)



Bana sadece filmdeki işte zaman şöyledir böyledir kıymetlidir filan tarzı cümleler sanki zorla mesaj vermek amacıyla kullanılmış gibi geldi.Onun dışında  daha önce duymadığım yönetmen James Bobin devam filminde filme fantastiklik üzerine fantastiklik katmış.



Kısacası Wonderland aynı wonderland valla,hangimiz Alice gibi gerçek hayatta sorunlarla karşılaştığı ve ne yapacağını bilmez haldeyken kaybolup wonderland'e gitmek istemez ki??:)

10 Ekim 2016 Pazartesi

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları




Öncelikle yazıya caanım Tim Burton'cığım yönetir de güzel olmaz mı diye başlamak istiyorum istisnasız her filmini izleyen biri olarak^-^

Film ergen çocuğumuz Jacob ve dedesinin güzel ilişkileriyle başlıyor.Dedesinin anlattığı fantastik hikayelerle büyüyen Jacob büyüdükçe hikayelerin gerçekliğine inanmamaya başlamıştır.Fakat dedesinin ölümü sonrası ve psikologunun da destek vermesiyle dedesinin hikayelerinde bahsettiği Miss Peregrine'i ve onun özel çocuklarla dolu yetimhanesinin gerçek olup olmadığını öğrenmek üzere Galler tarafında minik bir adaya doğru yolculuğa çıkar.




Bakalım Jacob gerçekten bir yetimhane bulacak mıdır,yoksa hepsi tamamen uydurma bir hikaye midir??Sonrası spoiler'a girdiği için tabii ki anlatmıyorum:)İlla ki anlat diyen varsa bilahare anlatırım ona:)




Eva Green ^-^
                                                                     Samuel Leroy Jackson



Gelelim oyunculara..Eva Green Miss. Peregrine rolünde ve o cool,gizemli duruşu(hatta bana biraz ürkütücü geliyo kendisi ama çok hooş bi kadın)role acayip yakışmış.Filmde kötü adamların lideri pozisyonunda(Barron) ise pek başarılı bir oyuncu Samuel Leroy Jackson var.

Bir sonraki yazıya kadar izlemiş olmanız dileğiyleee..

7 Ekim 2016 Cuma

İstanbul Kahve Festivali 2016

Merhabalar,

Dedim ki madem boş zamanım var neden uzun zamandır boşladığım blogçuğuma yazmıyorum bi'şeyler acabaaaa.Ve işte sıcak sıcak bugün gittiğim kahve festivalinini anlatıcam.Buyrunuz:

Aslında haftasonu gidecektim fakat iptal oldu ve son anda bir perşembe gecesi kararıyla ve haftaiçi seanslarına bilet kalmasının yardımıyla cuma günü yani bugün katılmış bulundum.Seans1 Seans2 şeklinde ikiye bölüyorlar günü ve fiyatı 30tl.Bunu yanısıra tüm gün ve kombine gibi alternatifleri de var,fiyatları da değişiyor tabii.Festivale ben kabataştan yürüdüm bu da ayrıca bi not olsun:)

Festival alanına ilk girdiğimde açıkçası bu kadar çok stand beklemiyordum ufak çapta biir nerden başlayacağım sorunsalı yaşadım neyse sonra kafamdaki birkaç tane kahveciye gideyim dedim vee önce Ministry Of Coffee ile başladım daha önce çok duyduğum ve denemek istediğim bi'yerdi.Latte denedim buradan ama çook yumuşak içimli çok güzel bir latteydi çok beğendim.


Sonraki tükaaaan ise "Petra" oldu.Ahududulu,vanilyalı,..vs bi sürü güzel kahveleri var iki tanesini denedim.Vee ben yanlış hatırlamıyorsam içinde ahududu olanını aldım

Daha sonra ise "Coffee Department"a gittim ve burda La Fortuna içtim;kendisnin kahveleri Peru'danmış cınım.Meyve aromalı bir kahve fakat bana acı geldi ama siz seversiniz belki bilemem.
Tabii böylee süslü süslü kahve tükaanlarının yanı sıra anadolumunuz bağrından kopup gelen kahveler de yok değildi.Onlar hangileri mi?Tabii ki Mırra,Kakuleli kahve,Türk kahvesi..Bu ilk ikisi tabii baharatlı olduğu için çok bardaklarca içilebilinen kahveler değil ama yine de güzeller.Ve Türk kahvesi tabii hergün içtiğim artık sıradanlaşan bi'şey olduğu için beni çok cezbetmedi açıkçası ama merak edenler için "Kurukahveci Mehmet Efendi" de festival alanında.Kahve tükanlarının dışında ayrıca Kahve makinaları da festival alanında arz-ı endam etmekteler efenim.Tabii ki kahvelerini kendi makinalarında yapıp yapıp tattırıyorlar..Örneğin Bosch türk kahvesi makinasıyla kahve ikram ediyor ve üstelik kahve falı da bakıyor:)Ben "Krups" kahve makinalarının cappucino'sunu denedim.Güzel yumuşak içimliydi.
Festival alanında kahve içmek dışında n'aparım neler var derseniz seminerler,workshoplar var.Programa bakıp saatinizi ona göre ayarlayabilirsiniz.Bunun dışında takı tasarımcıları,küçük atıştırmalıklar,çikolatalaaar..vs var bir de kahveyi kendi karışımlarıyla karıştırarak süs bitkileri için gübre yapan bi firma var.
Sağ alt köşedeki bahsetmiş olduğum gübre

Az önce atıştırmalıklar demişken  ilk defa gördüğüm "yeme içme işleri" adlı şirin standtan bahsetmezsem olmaz.Cranberry'li buğday salatası yedim ve basit ama lezzetli yemek kafasında olduklarını düşünüyorum benim de en sevdiğim kafa<3 b="">

Eveet anlatacaklarım kısaca bu kadar.Gidip görün bakalım.Arayı açmamayı planlıyorum,yeni yazıyla çok yakında sizlerle olacağım ameen:)

15 Nisan 2016 Cuma

Fötölü Limonlu cheesecake Tarifi

Hellöğğ,

Çizkekin buzdolabında soğumasını beklerkeneee bloguma da yazayım didim.Daha ziyade fötölerle anlatıcam:)

Malzemeler:

Tabanı İçin:
    • 1 paket burçak bisküvi
    • 50 gram tereyağı veya margarin

Kreması için:

  • 300 gram labne peyniri
  • 1 buçuk su bardağı süzme yoğurt
  • 3 adet yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 paket vanilya
  • 3 silme yemek kaşığı un
  • Yarım yemek kaşığı nişasta
  • 1 limonun kabuğu
  • Yarım limonun suyu
  •  
    Limonlu sos için:
    • 1 çay bardağı süt
    • 1 çay bardağı su
    • Yarım çay bardağı limon suyu
    • 2 buçuk silme yemek kaşığı nişasta
    • 4-5 yemek kaşığı şeker
    • Limon kabuğu rendesi
    • 1 paket vanilya
    Şimdi fötölü anlatıma geçiyoruz:)
    ay resmen kenwood reklamı olmuş töbee

    Tereyağıylan püskeviti beyleee bütünleştirip tabana yayınız









     
    3-4 saat sonra çıkarıp servis yapabilirsiniz.Benim sürem daha dolmadı ama yarın çıkmış halini koyiciğimm.Kendinize mukayet olun,çok da yemeyin.Yaz geliyor,agıllı olun!!11!bir
    kıskıskıs:)
    

     

     
     
     
     
     
     


    25 Mart 2016 Cuma

    Sırbistan,Belgrad-Zemun

    Selamss,

    2013 doğum günümden beri yazı yazmamışım eman tanrıığğoomm.Geçen 2,5 senede neler neler oldu tabii onları şimdi buraya yazmayacağım:)
    O zaman vaktim varken Sırbistan yazımla kaldığım yerden devam ediyoğğğrum.

    Yolculuğum uçuştan 4 saat önce sabiha gökçen havaalanına gelmemle başlıyor.Evet taaaam 4 saat önce.Kullandığım havayolu şirketi ise Pegasus'tu.Sorunsuz bir uçuş gerçekleştirdik.Vee yaklaşık 1,5 saatlik uçuştan sonra Nikola Tesla Havaalanına geldik.

    Havaalanında daha önceden de öğrendiğim gibi para çevirme makinaları  var.Taksi kullanarak şehre gidecekseniz size lazım olacak dinarları burdan tedarik edebilirsiniz.Basit bir kullanımı var dil olarak İngilizceyi seçip sonra vereceğiniz paranın türünü Euro olarak seçip parayı yatırıyorsunuz sonraa gersin bi sürü bi sürü dinarlaaaaarrr:)

    Şimdi en çok sıkıntı yaşayacağınız durum dinarlar olacak bence çünkü 20 Euro karşılığında size 4bin küsür dinar veriliyor karşılığında.Bir anda zenginsiniz ama öyle böyle değil:)Sonra 500 ona 1000 şuan derken yine züğürt kalıyorsunuz.Hergün para bozdurmak sıkıcı ama ne harcadığınızı bilmek için bence daha sağlıklı.Zaten insanda da bir moral bozukluğu oluşuyor lan bi yemeğe 500 dinar verdim filan diye düşünürken sonraa bir türk lirasına çevriyorsun ki hiç bi'şeymiş o yediğin meğer:)

    ps:Fötöler büyütünce biraz bozuldu sorii:p

    
    havaalanındaki biznis klub:)

    
    dinar zenginliği


    
    Neyse efenim havaalanından taksiye binerek otelimize geldik.Taksi bulurken sizi kandırmak isteyenler olacak aa dostlar kanmayın.Turist olduğunuu anlayıp yanınıza gelip taxi 20 euro filan diyenler oldu lakin sağ tarafta taxi durağı gibi bi stand var.Oraya gidip nereye gideceğinizi,ne kadara götüreceğini filan sorabiliyorsunuz.Kadının elinde bir liste var ve ona göre fiyatı söylüyor ve size bir fiş veriyor  sonra sizi yönlendiriyorlar taksiciye o fişi veriyorsunuz.Havaalanından otelimize 1800 dinara geldik.Bence taksiciye dinar vermek daha mantıklı çünkü vay efenim dinar kaç euroydu filan diye hesaplarken sıkıntı olabiliyor.Nihayet otelimize geldik.Coutyard by Marriot Belgrad'ta kaldık biz.Zaten tanındık bir otel bildiğiniz gibi gayet güzel karşılandık yalnız otelden çıkışta çağırdınız taksilerin paralarını alıyollaaağ çok bişey değil aslında 15 tl filan.

    Öğle yemeği için Little Bay restaurantına gittik.Burası Foursquare'de epey bir popülerdi.İçerisi opera binası gibi dekore edilmiş ve klasik müzikler çalıyor.Bizle ilgilenen garson güleryüzlü ve ilgiliydi.Üst katında  loca kısımları var bölmeli ve bunların herbirine ünlü bestecilerin isimleri verilmiş.Loca bizim neyimize dedik ve biz alt katta oturduk kıskıs:)Ne yediğimize gelirsek valla menülerin yanındaki 3 basamaklı sayılardan mı korktum yol yorgunluğu mu artık ne derseniz makarna yedim ben ama bir baktım ki sodayla bira fiyatı aynı acımadım yapıştırdım birayı heuhe:)soda 150 dinar kadardı ve bira da aynı fiyatlarda:)meşhur bir sodaları var adı : Knaz Milos.Yediğim kremalı mantarlı makarna adı pesta pasta idi sanıyorum 555 dinar kadardı.Bu restauranta özel ise tip almaları.60 dinar tip alıyorlar..

    
    
    içerisi bu şekilde

    
    

    Kalemegdan:

    Burası Belgrad'ın en ünlü parklarından biri.Oldukça büyük ve içinde bir kale bulunuyor.Ayrıca girişinde hediyelik eşya satan satıcılar var.Parkın tepesine çıkıp Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği müthiş manzarayı görmek lazım.En ünlü parkı olduğu için tabelalarda hep bir Kalemegdan işareti göreceksiniz zaten takip ederek bulabilirsiniz.Bol bol fötö çekinebilineceğiniz bi yer yani kısacası:)Kalemegdan gibi Tasmegdan diye başka bir parkları daha var.Burası daha küçük bir park ve içind Saint Mark Klisesi bulunmakta.
    


     
    kalemegdan

    Burdan dönüşte yol üzerinde bir katedral gördük sanırım adı Belgrad katedrali çok da emin değilim:)Şansımıza o sırada içerde ayin vardı fotoğraf ve video çekimi yasak olduğu için sizle paylaşamayacağım tabii ama  biraz anlatabilrim.Papazın ilahi söylediği sırada bazı noktalarda kadınlar ve erkekler ayrı ayrı diz çöküp kafalarını yere değdiriyorlar.Hiç böyle bi'şey görmemiştim.Bizim otelimiz Knez Mihalova caddesine yakın olduğu için gidişte ve dönüşte genellikle bu caddden geçtik.Burası istiklal caddesini andırıyor fakat tabii daha az kalabalığı ve daha az renklisi diyebilirim.Ama Amsterdam ile karşılaştırdığımda akşam 8 9 olmasına rağmen sokaklar kalabalıktı.Anladığım kadarıyla Sırplar da bizim gibi dışarda gezmeyi seviyor:)Ve dikkatimi çeken bir başka şey de halkın sanata ve çiçeğe olan sevgisi.Kuyrukta bekleyen yaşlılar gördüm;bizdeki ziraat bankası kuyruğu gibi.Aa bir baktım ki sergi varmış o binada(galp).Genç,yaşlı ellerinde çiçekler var;sokakta da birçok çiçekçiye rastlayabilrsiniz.Bir de her 3 kişiden 1'inde köpek var nerdeyse,öyle bir sevgi:)

    Hotel Moskva:

    Burası Belgrad'ın ilk otellerinden.Dışı da içi de çok güzel.En alt katında cafe-restaurant kısmı var.Biz tatlı bi'şeyler yedik ve kahve içtik.Burada Napaleon Pasta yedim ve Dutch Kafa içtim.Kafa burada kahve demek.Dutch Kahve tarçınlı bir kahve güzeldi.İçerisi gerek avizeleri gerek halılarıyla Rus Rus'tu:)İçerde piyano çalınıyor.Güzel bir atmosferi var.


    Ertesi gün sabah kahvaltısında RedBread diye bir yere geldik.Foursquare'den bulabilirsiniz.Burda Omlet ve çay(omlet yanında iki sarımsaklı ekmek küçük süzme yoğurt ve ezmeyle birlikte geliyor çay da demlikle geliyor)450 dinar kadar tuttu.Sonrasında ise Nikola Tesla Müzesi'ne doğru yola çıktık.

    Nikola Tesla Müzesi:

    Müzede bilet fiyatı 500 dinar ve saat başı rehberli turları oluyor.Açık olduğu saatleri dikkate almakta fayda var tabii ki müze olduğu için ben unuttum siz bakıverirsiniz artık:)Tur öncesi Tesla'nın hayatını ve icatlarını anlatan kısa bir video gösteriliyor.Sonrasında tatlı bir rehber size Tesla'nın icatlarını canlandırmalı bir şekilde anlatıyor işte sorular filan soruyor.Bi an fizik dersine gittim geldim hehe şaka şaka o kadar sıkıcı geçmiyor:)Turun sonunda Tesla'yı da görebilirsiniz,uslu bir çocuk olursanız kıskıs:)

    Müzeden sonraaağğ her blogta yazan şehir turu gibi dedikleri tramvaya bindik.Tabii bundan önce atıştırmalık bi'şeyler aldık.Bu şehirde pastaneler zibille.Adı da Pekara diye geçiyor.Pekara'lardan bi'kaçı:



    Bu meşhur tramvay 2 No'lu tramvay.Yaklaşık olarak 35 dk filan sürüyor.Bilet ücreti 145 dinar kadar eğer kontrole denk gelmezseniz biletini okuttun okutmadın pek takmıyorlar benim anladığım.Binen insanlardan 3-4 tane biletini okutan gördüm:)Biz tramvaya Kalemegdan önünden binmiştik bir tur attıktan sonra tekrar o durakta indik.Unutmadan bu tur içinde Belgrad üniversitesini'ni de görebilirsiniz.

    Akşam yemeği için tercihimiz bu defa meşhur Sarajevski Cevap (Cevap Cici)yemeğini iyi yaptığını duyduğumuz Walter adlı yerdi.Nasıl bir şeydir bu Cevap Cici derseniz bizim İnegöl köftenin bi parça daha irisi.Ekmek içinde geliyor yanında soğanla birlikte.Ben yanında bira olarak Jelen içtim çünkü tabii yine sodayla aynı fiyat:)Yalnız burdaki garsonun tavrını beğenmedik.3 tane dememize rağmen 1 tane patates getirip üstüne ben size sordum siz 1 tane dediniz diye atar yaptı bize.Bir de hesap ödenirken pos istedik sonra tek fiş var ayrı ayrı ödeyemezsiniz diye yine atar yapınca abimiz bizi dövmesin diye tamam o zaman nakit verelim dedik,bu sefer de ben sordum bana pos istiyoruz dediniz diye yine atarını yaptı abimiz.Ben de ayrı ayrı ödeyemeyeceğimizi bilmediğimizi,benim kartla ödeyecek olduğumu açıklamaya çalıştım filan.Yabancı düşmanı bir Sırp abimizdi sanıyoruz ki.Yani siz ya o iri abiye denk gelmeyin veya başka yere gidin yahu başka cevap cici yapan yer mi yok:)
    
    Sarejevski Cevap
     
     Zemun Bölgesi

    Burası Sava'nın diğer tarafında yer alıyor.Önceden Belgrad'tan ayrıymış fakat sonradan Belgrad'ın bir ilçesi olmuş çok sakin nehir kenarı tatil yeri gibi.Nehir kenarlarında balık restaurantları var.Zemun'un ilerisinde de daha modern binalar ve iş binaları var.



    Zemun sokaklarından bir tanesi

    Zemun'da restaurantlara bakarken bir tane İtalyan restaurantı dikkatimizi çekti.Çünkü menüde Türkçe yazıyordu evet o sakin mi sakin Zemun'da menüsünde Türkçe bi'şeyler yazan bir yer :0
    Büyütünce bulanıklaştığı için yazayım dedim:
     "Izgara şeflerimiz İstanbul'daki meşhur Nusret restoranında eğitim almışlardır.Etlerimizi mutlaka denemenizi tavsiye ederiz"
    Tuna balığı ve Lav Bira



     

    Blaznavac:

    Biz dönmeden önceki gece bu bara gittik.Yine bunu da Foursquare'den bulduk.Burda da yine makul fiyatlar söz konusu kokteyller yanılmıyorsam 10-15 tl kadardı.Ben içinde ünlü içkileri olan Rakija'lı kokteyl içtim.Adı Passion kiss vuhuuu:)Bir de ardından Monkey Brain diye bir shot içtim bu görünüm itibariyle bazı barlarda bulunan Beyindeki Ur adlı içkiye benziyordu.Rezervasyon yapılmıyor galiba ama Sırp gençlerinin çok tercih ettiği bi yer sanıyorum epey kalabalıktı biz gitiğimizde,bir ara boş yer bekleyenler filan oldu.Biz tabii çerezimiz içkimizle gayet iyiydik:)

    Passion Kiss

    Blaznavac At Kafası:)
     
     
    Monkey Brain
     

    
    Sırbistan Parlemento Binası
    z
    Zemun Grodas Kulesi
    Saint Mark Klisesi

    1,5 TL'lik biram:)


     
    ps:Bulanık olanlar telefonla çekildi.Büyütülünce patates oldular:(
    Eveett anlatıcaklarım bu kadar.Hem yakın hem vizesiz bu şehri gezin görün bence.Herşey çok güzeldi..

    Hvala Beograd!